Zeliç, Türk oluyor. Kedi Canını Senii

Ozan Arifoğlu twitter hesabından paylaşmış. Fotoğraftan da anlaşılacağı gibi Vladimir Zeliç, Türk vatandaşlığına geçmek için başvuruda bulunmuş. Başvuru nedenleri arasında gördüğü sıcak ilgiden ve bu ilgi sonucu kendisini Türk gibi hissetmesinden bahsetmiş. Eğer kendisi bizim gibi olmasa, hırsını ve azimini görmesek bunlar olabilir miydi? Kesinlikle olamazdı, bizim gösterdiğimiz sevginin nedeni; Zeliç'in kendisir. Ne diyelim hayırlı olsun. Kedi canını seni...

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na;

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na;

Müşteki: Serencebey (Türk sporseverleri adına)
Sanık: Türk Futbolu’nu yönetenler; Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Mahmut Özgener, TFF Yöneticileri, Merkez Hakem Komitesi (MHK) Başkanı Oğuz Sarvan, MHK Üyeleri, Kulüp Başkanları...

Suç Tarihi: 2010 – 2011 Sezonu

Açıklamalar:

Türkiye’nin saygın futbol takımlarının başkanları ve yöneticileri tarafından, 2010-2011 sezonunda Spor Toto Süper Lig’de devam etmekte olan şampiyonluk yarışının Türk futbolunu yönetenler tarafından manipüle edildiği ve adil oyun esaslarına aykırı hareket edildiği yönünde ısrarlı olarak yapılmış ve yapılmakta olan beyanlar endişe verici niteliktedir. Türkiye’de temiz ve adil futbolun muhafazası adına aşağıda birinci ağızdan aktarılan iddiaların Savcılığınız tarafından dikkatle incelenmesi gerekmektedir.

Olaylar:

1. Galatasaray Başkanı Adnan Polat, “Sanki talimat almışlar. G.Saray lehine penaltı verilemiyor. Kim birinci, kim ikinci, kim üçüncü olacak bunlar karar veriyor. Ne hakları var? Biz kazanmak için hakemi de yenmeye mecbur muyuz? G.Saray'ı perişan etmek için el birliği ile oyun oynanıyor. Sanki biri düğmeye basmış. G.Saray'ı katlediyorlar. Bülent Yıldırım da aleyhimize hata yapıyorsa kasıt arıyorum.”

2. Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman; “Trabzonspor son 3 haftada kritik maçlar oynadı. Bu 3 maça bakmak lazım. Gaziantepspor, Bucaspor, İstanbul Büyükşehir Belediyespor... 3 maç 3 penaltı. Bu penaltılar Trabzonspor’a kasten, isteyerek verildi demiyorum. Fakat kimse bunları incelemiyor. Ancak maçların kritik anlarına denk gelen penaltılara bakmak gerek.

Trabzonspor Kulübü; “Adil oyun”, “adaletsiz oyun” kimliğine bürünmüştür. Sezonun ilk bölümünü Trabzonspor'un açık farkla önde tamamlamasını hazmedemeyen çevreler ara dönemde yazdıkları senaryoyu uygulamaya koymuş, ardından adeta inlerine çekilmiş, medyanın belli kesimlerini kullanarak ülke futbolunu yönetenler üzerinde baskı ortamı yaratmışlardır. İşin üzücü yanı bu ortam tarafsız kalması gereken kesimleri de etkilemiş ve ligin ikinci devresi tamamen bir takımın lehine cereyan eden adeta bir orta oyununa dönüştürülmüştür. Merkez Hakem Kurulu, maçına ve kişiye özel atama taktikleriyle sürece doğrudan müdahildir.

3. Beşiktaş Jimnastik Kulübü; "Beşiktaş Jimnastik Kulübü Yönetim Kurulu daima hak eden kulübün kazanmasından yana olduğunu dile getirmiş, bir takım güçlerin maç sonuçlarına tesir ederek belirleyici olmamaları gerektiğini defalarca ifade etmiştir. Bununla birlikte aynı güçlerin istedikleri bir takımı şampiyon yapmak için bariz bir şekilde göreve soyundukları, spor kamuoyunun gözü önünde birtakım oyunların sergilendiği açıkça görülmektedir"

4. Gençlerbirliği Kulübü Başkanı İlhan Cavcav, "Bu hakem maçı katletti. Birinci gol ofsayt, ikinci golün de penaltıyla uzaktan yakından ilgisi yok. Maçın hakemini ve MHK'yı Allah'a havale ediyorum".

5. Türkiye Futbol Federasyonu; “Ulaşılan her şampiyonluk ve her başarı "şaibeli" ilan edilmekte...”

Sonuç ve İstem:
Türk futbolunun geldiği nokta, içinden çıkılamaz bir hal almıştır. İddiaların eğer yüzde 1’i dahi doğruysa, bu, Türk futbolunda bir deprem demektir. Hem iddia sahiplerinin ortaya delil koymadan öne sürdükleri konular, hem de iddiaya maruz kalan kurumların yaptıkları söylenen eylemler suç teşkil etmektedir. Bu nedenle gerekli soruşturmanın yapılarak suçluların cezalandırılması için Savcılığınıza müracaat zorunluluğu doğmuştur.

İddialar hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak, suçluların cezalandırılması için dava açılmasına karar verilmesini arz ve talep ederiz.

Saygılarımızla

Mart 2011

Serencebey

Ezeli rekabette geride kalıyoruz


   Ezeli rekabet amatör branşlarda devam ediyor ama Beşiktaş’ın derbilerde son 5 yılda aldığı sonuçlar, taraftarlarının içini karartıyor. Basketbol ve voleybolda rakipleri ile  toplam 77 maç yapan Beşiktaş, bu maçların 57’sinde sahadan mağlup ayrılırken, sadece 20 maçı galip tamamlayabildi..


   Beşiktaş Jimnastik Kulübü, kurulduğu günden bu yana rekabetin doruklarına her zaman, Galatasaray ve Fenerbahçe ile karşılaştığı alanlarda ulaşmıştır. Bu durum bahsi geçen diğer takımlar için de geçerlidir. Aradaki rekabetin seviyesi futbol maçlarında en üst noktaya ulaşsa da, 3 takımın da yer aldığı diğer branşlarda, sezon içindeki karşılaşmalar derbi heyecanını salonlarda da yaşatıyor. Camia ve taraftarlar için ezeli rakiplerin bulunduğu her branşta Beşiktaş'ın önde yer alması çok önemli bir durumu teşkil ederken, son dönemlerde yapılan yönetimsel hatalar Beşiktaş'ın bu branşlarda rakiplerinin gerisinde yer almasına yol açıyor. Her 3 takımın da, amatör branşlardaki son 5 yıllık performansları ele aldığınızda Beşiktaş’ın, rakiplerinden oldukça geri kaldığı gözlerden kaçmıyor.
Basketbolda istikrar yok

Türkiye'de futboldan sonra en çok ilgi gören spor dalı olması nedeniyle, rekabetin futbol sahalarından sonra en ateşli olduğu alan basketbol. Her 3 takım da uzun senelerden beri Beko Basketbol Ligi'nde mücadele ediyorlar. Beşiktaş son zamanlarda çoğu branşta olduğu gibi basketbolda da yaşadığı istikrarsız yönetim anlayışı nedeniyle rakiplerinin gerisinde kalmış durumda. 2005'te yapılan sponsorluk anlaşmasıyla ezeli rakiplerinden daha önce basketbola yatırım yapan Beşiktaş, yatırımları günlük başarılar ve planlar çerçevesinde devam ettirince ortaya çıkan istikrarsız yapı, hem Beşiktaş ismine, hem de kulüp bünyesindeki basketbol branşına ciddi zararlar verdi.
Başarı olarak son 5 sene içerisinde en parlak dönemini, Ergin Ataman döneminde yaşayan Beşiktaş, 2007-2008 senesinde normal sezonu lider bitirip, ULEB Cup'ta 10'da 10 yaparak kırdığı rekorla kupada tarih yazarken, yaşanan mali krizler takımın önüne set çekti. İlk önce ULEB Cup'ın çeyrek finalinde Galatasaray'a elenen Beşiktaş, Beko Basketbol Ligi'nde ise yarı finalde Türk Telekom'a elenerek veda etti. Daha sonraki senelerde paraların ödenmemesi ve antrenörlerin isteklerine verilemeyen cevaplar yüzünden, antrenör ve kadroda yer alan isimlerde devamlılık sağlanamadı. 2007-2008 yılındaki başarılarını tekrar edemeyen Beşiktaş, bu dönemde ULEB Cup'ta gruplardan çıkamadan Avrupa'ya veda etti, ligde ise istenilen başarıya ulaşamadı. Yaşanan bu süreçte ise yaşanan mali krizler nedeniyle takım bir çok kez medyada haber oldu.
Beşiktaş, bu sıkıntıları yaşarken rakiplerinde ise Fenerbahçe başarı olarak ön plana çıktı. Aydın Örs yönetiminde yeni bir yapılanmaya giden Fenerbahçe, Ülker ile birleştikten sonra başarılar yakalamaya başladı. Ülker'in Euroleague haklarının Fenerbahçe'ye geçmesiyle ciddi reklam ve yayın gelirleri elde eden Fenerbahçe Ülker, Avrupa basketbolunun en üst vitrininde kendisine yer buldu. Sponsorluk anlaşmasının yapıldığı 2006-2007 sezonunda finalde Efes Pilsen'i yenerek şampiyon olan Fenerbahçe, son 5 sezonda 4 şampiyonluk yaşayarak bu alanda Beşiktaş'ı geride bıraktı. Fenerbahçe bu 5 sezon içerisine 4 kere yaşadığı şampiyonluk dışında bir kez finalde Efes Pilsen'e kaybederken, 2 Türkiye Kupası ve 3 Cumhurbaşkanlığı Kupası kazandı.
Beşiktaş, rakipleriyle son 5 yıl içerisinde ligde ve Türkiye Kupası'nda yaptığı maçlarınüstünlük sağlayamgenelinde rakiplerine üstünlük sağlayamadı. Fenerbahçe ile son 5 yılda ligde yaptığı 10 maçta 4 galibiyet, 6 mağlubiyet alan Beşiktaş, Galatasaray'la ise yaptığı 12 maçta 6 galibiyet alırken, 6 kez de sahadan yenik ayrıldı. Beşiktaş ayrıca 2007-2008 sezonu ULEB Cup çeyrek finalinde, Galatasaray'a yenilerek  Avrupa'ya veda etti.

Bayan Basketbol’da da durum aynı

Bayan basketbol takımları bulunan üç kulübün mücadelesi, Türkiye Bayan Basketbol Ligi'nde de devam etmekte. 2004-2005 yılında şampiyon olan Beşiktaş’ın, genel olarak yaşadığı düşüş Bayan Basketbol Takımı'nda da görüldü. Şampiyon kadroyu muhafaza edemeyen ve gerekli takviyeleri yapamayan Beşiktaş, kademeli olarak rakiplerinin geri planına düştü. Bu seneler içerisinde 1 Türkiye Kupası ve 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası kazanan Beşiktaş, Fenerbahçe'nin 5 lig şampiyonluğu, 4 Türkiye Kupası, 2 Cumhurbaşkanlığı Kupası, Galatasaray'ın ise 1 Türkiye Kupası, 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası ve 1 EuroCup şampiyonluklarına seyirci kaldı.
Fenerbahçe ile Türkiye Kupası, Cumhurbaşkanlığı Kupası ve Türkiye Bayan Basketbol Ligi mücadelelerin de son 5 senede toplam 15 maç yapan Beşiktaş, bu maçların 4'ünden galip ayrılırken, 11 'inde sahadan mağlup ayrıldı. Galatasaray ile yapılan maçlarda ise 2 galibiyete karşın 8 mağlubiyet alınarak derbi rekabetine yakışmayacak bir performans ortaya konuldu.

Erkek Voleybol Takımı ikinci kez küme düştü
Beşiktaş için voleybol, son yıllarda gösterilen performans açısından dibe vurulan bir branş olarak göze çarpıyor. 2006-2007 yılında 2.lige düşen Beşiktaş, 2 senenin sonunda Aroma 1.Lig’e terfi edebildi. Son 2 sezonda 1. Lig’de bulunan takım, zirve mücadelesi yerine kümede kalma mücadelesinin içinde yer aldı. Ancak gösterilen bütün çabalara rağmen, yönetici Doğan Küçükemre’nin ilgisizliği ve yatırımların yapılamaması sonucu tekrar küme düşüldü. Beşiktaş, yönetimsel hataların skandal boyutuna ulaşmasıyla hak etmediği yerlerde mücadele ederken ezel rakibi Fenerbahçe, erkek voleyboluna 100. yılı ile birlikte yatırım yapmaya başladı. Yaptığı yatırımların karşılığını 2007-2008 sezonunda alan Fenerbahçe, şampiyon olduğu o sene Türkiye Kupası’nı da kazandı. Fenerbahçe daha sonra 2009-2010 sezonunda ise tekrar Türkiye Şampiyonu oldu.
Beşiktaş bu 5 sezon içerisinde rakipleri ile oynadığı maçlarda, Fenerbahçe’ye karşı 1 galibiyet, 3 mağlubiyet alırken, Galatasaray ile oynadığı maçlarda ise 1 galibiyete karşılık, 5 mağlubiyet aldı.

Bayanlar durumu idare ediyor


Erkek Voleybol’un daki kadar vahim sonuçlar alınmasa da Bayan Voleybol Takımı da son 5 yıllık periyotta başarıyı çok fazla yakalayabilmiş değil. 2004 yılında lig ikinciliği başarısı yakalayan ve daha sonra Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final başarısı gösteren takıma, gerekli yatırım yapılmayıp, mevcut kadro elde tutulamayınca, bu alanda da gerilemeye devam edildi.
Beşiktaş, 2006-2007 senesinde düşmeme mücadelesinin içerisinde yer alırken  Fenerbahçe o sene final oynama başarısı gösterdi. Daha sonra azda olsa toparlanan Beşiktaş, bir sonra ki sezon 7. sırada yer alarak play-off mücadelesinin içinde oldu. Ancak Fenerbahçe’ye 2 maçta da yenilerek ilk turda elendi. Beşiktaş daha sonraki 2 sezonda 7. ve 5. olmasına rağmen Galatasaray ve Fenerbahçe’nin sıralamada arkasında kaldı. 2009-2010 yılında ise play-off  mücadelesinde Galatasaray’a elenerek yarışa veda etti.
Fenerbahçe Acıbadem, Galatasaray ise Medical Park ile imzaladığı sponsorluk anlaşmaları ile takımlarını daha güçlü hale getirdiler. Fenerbahçe bu süreçte 2 Türkiye Ligi Şampiyonluğu ve 2 Türkiye Ligi ikinciliği başarısı gösterdi. 2009 ve 2010 yıllarında Süper Kupa’yı müzesine götüren Fenerbahçe, Dünya Kulüplerarası Voleybol Şampiyonası’nı şampiyon olarak tamamlarken, Avrupa İndesit Şampiyonlar Ligi’nde ikinci, Cev Kupası’nda üçüncü oldu.
Beşiktaş, ligde Fenerbahçe ile son 5 yılda toplam 12 maç yaparken hiç galibiyet elde edemedi. Galatasaray’la ise çıkılan 8 maçta 6 mağlubiyet, 2 galibiyet alındı.

Diğer branşlarda da farklı bir durum yok

Beşiktaş’ın diğer amatör branşlarında ise değişen tek şey, yakalanan başarıların yerine gelen başarısızlıklar. 2003 yılında kurulan Beşiktaş Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, üst üste iki sene şampiyon olduktan sonra, bu branşa Galatasaray’ın katılmasıyla bu başarısını tekrarlayamaz duruma geldi. Yakaladığı şampiyonluklardan sonra Galatasaray’ın yer aldığı ligde şampiyonluk yüzü göremeyen Beşiktaş, rakibi ile oynadığı 12 maçtan mağlup ayrıldı ve hiç galibiyet göremedi. Antrenörünü ve oyuncularını Galatasaray’a veren Beşiktaş, başarılardan uzak sezonlar geçirirken, Galatasaray, Beşiktaş’tan aldığı destekle altyapısını oluşturduğu kadrosuna yaptığı takviyeler ile üst üste 4 sezon şampiyon oldu. Avrupa’da ise 2 Avrupa Kupası ve 1 Kıtalararası Şampiyonluk kazandı.
Ezeli rakipler ile aynı ligde yer alınan başka bir branş olan Masa Tenisi’nde ise durum diğerlerinde farklı değil. Fenerbahçe ile şampiyonluk yarışında olan Beşiktaş Masa Tenisi Takımı, sunulan kısıtlı imkanlar ile mücadele ederken, Fenerbahçe bu branşta olimpiyatlarda yer alan sporculara yer vererek şampiyonluk başarısı yakalıyor.

Beşiktaş 4 - 2 Kayserispor ( Kaptan'la alınan nefes)

Schuster’in gitmesinden sonra Tayfur Hoca’nın takım üzerinde çok fazla oynamayacağını Ernst’in takıma yeniden döneceğini tahmin ediyorduk. Kadro seçimi herkesin beklediği gibiydi ancak Sivok yerine Ferrari’nin tercihi ve Hilbert’in kadronun dışında kalması gecenin ilginç yanıydı. Schuster’i, Ferrari’yi oynatıyor diye eleştiren kesimin, galibiyetten sonra Tayfur Hoca’yı takdir etmesi de bir o kadar şaşırtıcı. Beşiktaş’ın, önceki maçlara göre daha dirençli olması da en muhtemel olaydı. Buna rağmen çokta hızlı başlayamadı Beşiktaş, Kayseri’de alışıldık temposunda uzaktı. Buna rağmen Ekrem’in hatasıyla 22. dakikada golü buldu, Kayseri. Ernst ve Necip’in oluşturduğu orta saha hem direnci yükseltmiş, hem de Guti’yi fazlasıyla rahatlatmıştı.

İstediği tempoyu yapamasa da Beşiktaş, Simao’nun verilmeyen penaltısı sonrası kıpırdandı, buna tribünlerde dahil oldu. Mahmut Özgener başta olmak üzere herkes nasibini aldı. 2. yarı Almedia değişikliği ile Beşiktaş kıpırdanmaya başladı. Almedia’nın en yararlı bir özelliği de, doğru yerlerde mevzilenmesi. Pozisyon bilgisi Bobo’ya göre çok daha iyi bir oyuncu. Attığı 2 golde de bunu rahatlıkla gördük. Quaresma, ortaladığı topta Almedia’nın nerede olabileceğini kolaylıkla tahmin edip, rahatça ortaladı. Hemen akabinde Ernst ile bulduğu golle öne geçen Beşiktaş, Quaresma’nın enfes golüyle iyice rahatladı. Daha sonra hakem ilk yarıda vermediği pozisyonun aynısında Kayserispor’a penaltıyı verip, oyuna Kayseri’yi de ortak etse de Almedia attığı golle skoru belirledi.

Beşiktaş için bu maçta göze çarpan en önemli özellik artan pres gücü ve Guti’ye rahatça ulaştırılan toplar. Bu iki olayda Ernst ve Necip’in performanslarına bağlı olarak gelişti. Ancak her şeye rağmen belirleyici bir maç niteliğinde değil, Kayseri maçı. Kayseri’nin gözle görülür bir düşüşü var. Buna rağmen Beşiktaş’ın kazanacağı ard arda iki maç bütün takımı rahatlatacaktır.

Utanın! Voleybol Takımı 2.Ligde

Voleybol takımı tarihinde ikinci kez küme düştü. İki küme düşme rezilliği de Yıldırım Demirören’nin görev süreleri içinde oldu. Artık apaçık ortada amatör branşlara Yıldırım Demirören yönetiminin bakış açısı. Zaten bizler biliyorduk, zaten Beşiktaş Erkek Voleybol Takımı, ilk kez küme düştüğünde yaşananları dönemim şube sorumlusu Bülent Deriş anlatmıştı. İlk yaşanan rezalet kasıtlıydı, mali sıkıntılar nedeniyle yatırım yapılmaması istenmiş ve küme düşmesine göz yumulmuştu. Ancak ikincisi tamamen rezalet. Şube Sorumlusu sıfatına sahip olan ama sıfatında eksikli olan Doğan Küçükemre, maça gitmeye bile tenezzül etmemiş. İlgisinin olmadığını biliyoruz ama maça dair umudumu yoktu, yoksa daha önceden zaten bunları planlamışlardı ve filmin sonunu biliyorlar mıydı belli değil ama ortada yöneticilik açısından skandal ötesi bir durum var.

Tabi olayın birde camia boyutu var. Camianın aldığı yaralar belli değil, taraftarın zaten umurunda değil. Klavye başında kadro kurmakla meşguller, onlar futbol takımına gelen yıldızlar ile ilgileniyorlar. Voleybolun küme düşmesi umurunda değil. Her maça gidilsin desteklensin demiyoruz, ancak maça gitmesen bile yaşanan bu acı senin yüreğini burksun, buna bir tepki göster ama nerde?

Sonuç olarak Beşiktaş, tarihinde ikinci kez küme düşüyor. Buna çanak tutan, jöle beyinli acizlerde hala koltuğunun peşinde.

Bülent Hoca'nın Görevine Son Verildi

Bayan Voleybol Takımı Antrenörü Bülent Karsıoğlu'nun görevine son verildi. Sormak lazım, ne verdiniz ki, ne istiyorsunuz? Bizzat neler çektiğine bire bir şahit olmuşluğumuz var. Sıkıntıları, transferleri, takım herşey zaten yarım yamalaktı. Bu imkanlarda elinden gelenin fazlasını yapıyordu hoca, yaptıda zaten. Avrupa'da bu seneki başarı vs. Bu takım çıtasının çok üstüne çıktı zaten. Düşmemeye oynuyor derseniz, varın gerisini siz düşünün takımın gerçek halini. Doğan Küçükemre gibi voleybol topunu saatli bomba sanan adamlar bu branşı yönettiği sürede kim gelirse gelsin, bu takımın başarısı olmayacak. Mühim olan zihniyet ve bir organizasyon yönetebilmedir. futbolda diğer unsurların arkasına sığınabilirsiniz ama başarısızlık amatör branşlarda apaçık ortada.

Aziz Hoca için ise yolların ayrılacağı konuşuluyor. Eğer öyle bir karar alınırsa isabetli bir seçim olur ama yerine kim getirilecek, kurulacak kadro aynı şekilde vasat mı olacak, parasal sıkıntıları nasıl çözecekler? Bunların hepsi muamma, antrenör değişimi gereklidir ama siz görevini yerinize getiriyorsanız. Yoksa sizin yapmadıklarınızın açıklarını kapasın, birde başarı kazansın istiyorsanız, öyle bir Dünya yok.

Fazla Tepinmeyin, Sandık Kayabilir!!!

Aslında her şey çok açık ve net. Kültür Bakanı, kurmuş bütün planı. Tek amaç Beşiktaş'ı oradan çıkartıp, oraya kongre vadisi kurma derdinde. Senelerden beri içten içe belliydi ama artık dillendirilmeye başladı. İlk önce Kazlıçeşme'de ki araziye yapın önerisi, sonra yapılan açıklamalar. Harekete geçmek gerek!

Afaroz edilmelisiniz

Trabzonspor ve Beşiktaş'ın yaptığı açıklamalara, Işın Çelebi tarafından yapılan açıklamada eklenince, Fenerbahçe basın toplantısı düzenleyerek iddialar yanıt vermek istemiş. İki gündür tansiyon hayli yüksek Türk futbolunda. Bu açıklamalara karşılık Federasyon'dan ve TSYD'den açıklamalar yapılmış. TSYD'nin ki hayli ilginç. Yönetim Kurulu " Sporda kaos yaratmaya hakkınız yok", "Futbol dünyamızda her yıl bu aylarda sahnelenmekte olan bir müsamerenin  bir kez daha gündeme gelmiş olmasını derin bir üzüntü ve şaşkınlıkla izlemekteyiz. Şampiyonluk yarışında hakem hataları başta olmak üzere çeşitli nedenlerle mağdur edildiklerine inanan kesimler, hiçbir kural ve anlayışla bağdaşmayacak biçimde suçlama yarışı içine girmişlerdir. Bununla ne yapılmak istendiği bilinmektedir. Şampiyonluk yarışının sadece sahada verilmediğine inanan kesimler, önümüzdeki maçlar için kendilerine avantaj oluşturabilme gayreti içine  girebilmektedir" demiş.

Aslında detaylı olarak irdelenmeli, acaba futbolda onlara göre kaos yaratanlara ne kadar çanak tuttukları sorgulanmalı, kulüpleri buna mecbur bırakmaları tartışılmalıdır. Kötü günler geçiren her kulüpte kaos ortamını oluşturup, kendi bünyelerinde ki yazarların yazdıkları yazılar ile kelle aldıkları, kafalarına göre yalan, yanlış transferler, oyuncu göndermeler yaptıklarını, hayatlarında oynadıkları futbol sınırlı olmasına rağmen Barcelona, Real Madrid'i ve bir çok kulübü Avrupa'da, kendi liglerinde sayısız başarıya ulaştıran yabancı antrenörleri Türkiye'de saygı duyulması gereken antrenörleri bir kalemde harcadıkları anlatılmalı. Ligin daha beşinci haftasında " ya tamam ya devam" başlıkları atıp stres ve baskıyı tavan yaptırmaları, sınırlı sayıda yetişen yeteneklerin belkide en iyisi olan Arda Turan'ı linç etme girişimleri herkesin gözüne sokulmalı ki, sizin yarattığınız futbol kültürünün içinde oyunu kuralına göre oynamaya başlayanlara " Utanılmalıdır " diyen TSYD'yi afaroz edebilelim. Belki o zaman herşey daha makul ve sukunet içinde giderde, bahsettiklerinizin hiç biri olmaz.

Türk Futbolu'nun Kaderi Değişebilir - 2013 U20 Dünya Kupası

U20 Fifa Dünya Şampiyonası, 2013 yılı organizasyonunu düzenleme hakkı Türkiye'ye verildi. Orta vaade de Türkiye'nin düzenleyeblieceği, futbol adına en büyük turnuvaydı. Yaş kategorisi olarak çok önemli bir turnuva, dünyanın bir çok yıldızının bu turnuvada yer alıp, buradan parladığını veya zaten parlamış genç yeteneğin turnuvaya iştirak ettiğini hepimiz biliyoruz.

Seyirci olarak bizim bu yıldız adaylarını veya yıldızları izleyebilme sanşsını yakalamamız ayrı bir güzellik. Ancak birde seyirciliğin yanında, izlediklerini icraata dökmesi gerekenler yer alacak tribünde. Türkiye'de ki futbol kulüpleri için inanilmaz bir fırsat. Doğru scouting ekibi kurmayıp, onları izlemeye üşenen "yönetici" grubunun ayağına geliyorlar. Birçok yıldız adayına ulaşmanın hesapları şimdiden yapılmalı, zira çok bir vakit yok turnuvanın tarihine.

Ayrıca asıl önemli bir diğer noktada, U20 Dünya Kupası'nda yer alacak takım, bugün ki U17 takımından gelecek oyuncular. Bu takıma daha fazla özen gösterilip, temellerinin daha sağlam atılması gerekli. Zaten bunlar normal şartlarda yapılması gerekenler, ancak ülkemizde birşeyler sebep olmadan hareket etmek neredeyse imkansız olduğundan bu bizim için ve Türk futbolu için ümit verici bir olay. Turnuvada yaşanacak bir başarı, kurulacak iyi bir jenerasyon A Milli Takım içinde çok büyük bir fırsat.

Anlayana!!

"Schuster sabah yapılan antrenmanda bizlerle bire bir ilgilendi. Bize davranışları kendimize olan güveni yerine getirdi. Atınç ve bana sabah idmanında ilk onbirde şans verdi. İnşallah bizlere güvenen insanları utandırmayız."

Hadi ordan Cumali, yapma şimdi Schuster'in nasıl antrenör olduğunu Türk Spor Medyası'ndan iyi mi bileceksin? Kesin bir maç 11'e alındın diye söylüyorsun bu lafları. Fatih Tekke abin yalan mı söyledi yani? Kimseyle konuşmuyormuş, antremana çıktığında selam bile vermiyormuş, Schuster. Bırak şimdi, vallahi inanmam.



Kurtuluş Reçetesi: Rusya

Sercan'ın Lokomotif  ile anlaşmasından sonra Rusya futbolu iyiden iyiye Türk takımlarının kurtuluş reçetesi gibi oldu. Takımda tutunamayan, düşü yaşayanı ederinden daha iyi paraya Rusya'ya gönderir olduk. Fatih Tekke, Gökdeniz, Hasan Kabze, Tomas, Misimovic, şimdide Sercan Yıldırım. İçlerinde en üst seviyeyi yaşayabilen performans açısından Gökdeniz oldu. Her ne kadar Fatih Tekke'nin, UEFA şampiyonluğu olsada hiç bir zaman performansı Gökdeniz Karadeniz kadar olmadı. Fatih ve Gökdeniz'in Türkiye'den ayrılış şekli belli, o zaman her ikisininde yurtdışında gidebileceği bir takım pek mümkün olarak gözükmüyordu. Aynı durumlar Hasan Kabze içinde geçerliydi, daha sonra ordan başka lige atlama yapabildi. Misimovic için ise tek kurtuluş yolu olarak Rusya gözüktü.

Avrupa devlerinin peşinde koştuğu haberlerinin yapıldığı, 10 Milyon Euro fiyat biçildi, devlere satışı engellendi. Son zamanlarda ise Altidore ve K. Miller'ın kadroya katılmasıyla rotasyon oyuncusu konumuna gelen, son olarakta kafileye alınmayıp kadro dışı bırakılan Sercan, Rusya yolcusu oldu. Yeni adresi Lokomotif  Moskova. Verilen para içinde şu an Türkiye'de verilmesi pek mümkün olmayan bir fiyat: 5.5 Milyon Euro. Lokomotif'lilerin beklentileri hayli yüksek olacaktır.  Ancak Sercan için geçerli olan bir nokta var ki, kariyerini detaylı bir şekilde gözden geçirmesi gerekecek. Türk oyuncuların yurtdışı pazarı şu an için Rusya'dan ibaretmiş gibi duruyor, belki bir süre daha da devam edecek.

Kazanırken Kaybetmek


Uzun bir aradan sonra gelen galibiyet Beşiktaş için soluk almak adına önemliydi. Maçın bir şekilde kazanılması gerekliydi ve kazanıldı. Ancak maçın kazanılış şekli, Beşiktaş için yol gösterici olmamalı. Maçı kazanırken, daha önemli olan kaybedilmemeli, sezon başından beri söylenilenleri çöpe atıp asıl o zaman bir sezon boşa geçirilmemeli. Bugün herhangi bir gazetenin spor sayfasında yer alan yazılara baktığınızda, Beşiktaş'ın bu oyun sistemi ile daha önce oynaması gerektiği, eğer öyle oynasaydı şampiyonluk potasının içinde olacağı yazılmış durumda. Beşiktaş seyircisi, gelinen bu durumda uzun süre ses çıkartmadıysa oynanan oyunun güzelliğindendi. Antalyaspor maçının daha 35. dakikasında maçı kapatmak istedim. Çünkü sahada sıkıcı, temposu olmayan, alışık olduğumuz hücum tarzının olmadığı, kontrolü rakibine bırakmış, bir önceki halinden değişmeyen sadece pozisyon vermesi olan bir Beşiktaş vardı.

Evet, kazanılması gereken bir maçtı ve kazanıldı. Bugünün şartları buydu, ancak yarın için Schuster'in tekrar bildiğine dönmesi gerekir. Eğer Schuster'den gördüklerimiz devam etmez ise Beşiktaş için o zaman kaybedilmiş bir koca sezon olur. Bu sisteme eklenecek önemli parçalar ve birbiriyle oynamaya alışmış, sistemi benimsemiş oyuncular ile seneye herşey çok farklı olabilir.