Nefes alma fırsatı

Tost misali sıkıştırılmış maçlar oynanırken, Beşiktaş için mutlaka kazanılması gereken bir maçtı. Hem kazanma içgüdüsünün artması, hem 28 gündür antrenman yapmayan bir takım karşısında yaşanacak puan kaybının yaratacağı ortamı savuşturmak adına alınan galibiyet önemliydi.

Tribünlerde yapılan zamları, locaların dolu olması nedeniyle makul bulan zihniyetin, daha rahat anlayabilmesine yardımcı olacak büyük boşluklar vardı. Beşiktaş, maça geçen sene Schuster’den kalan alışkanlığı ile başladı. Öne geçme hırsı, devamında baskılı oyunu getirse de Quaresma ve Simao takıma geçen seneki kadar entegre değil.  
Quaresma’nın bu durumu alışkanlık yaratmış olsa da, Simao’nun sahadaki etkisizliği ileriye dönük endişeler uyandırıyor. Özellikle topun ters kanatta olduğu zamanlarda, her iki futbolcunun da içeriye koşu yapmamaları, Fernandes- Aurelio- Necip üçlüsünün ortadan destek vermemeleri, kanat oyuncularının oyundan kopuk olmasına neden oluyor. Keza bu durum forvet hattında ki oyuncuyu ise bitmek bilmeyen yalnızlığa itiyor.


Fernandes için ayrı bir parantez açmak gerek. Beşiktaş’a geldiği günden bu yana artan performansı, Beşiktaş’ın sahadaki 11’nde değişilmez olması yolunda ilerlemesine yardımcı oluyor. Saha içindeki hakimiyeti, oyunu okuması ve pas trafiğindeki aktif rolünün yanında, duran toplara verdiği can Beşiktaş için artı değer niteliğinde. Özellikle Fenerbahçe’nin yıllardır Alex ile yarattığı durumun bir benzeri, Fernandes ile oluşmakta. Egemen, Toraman, Sivok ve Sidnei gibi hava toplarına iyi vuran stoperler ile Beşiktaş’ın duran toplardan daha çok gol bulacağı aşikar.

Ancak Beşiktaş, hücumda organize olmasa bile ne kadar aktifse, top rakipteyken o kadar pasif durumda. Beşiktaş’ın oyun tarzının kilit noktası, rakibe yapılan baskı olması gerekirken bu minimum seviyede tutuluyor. Ön alan oyuncularının bu konuda pek yardımının olmamasının etkisi de bu konuda hakim olsa da, Ernst’in yokluğu fazlasıyla etki ediyor. Necip’in özellikle hala ritmini yakalayamaması Ernst’i mumla aratan bir diğer faktör.


Ard arda oynanacak kırıcı lig maçları ve içine serpiştirilmiş Avrupa Ligi karşılaşmaları ile zorlu bir fikstüre sahip Beşiktaş, maçı alarak soluklanma şansı buldu. Kaybedilen maçların ardından toparlanma fırsatının bile olmayacağı bu ortamda, Bursaspor gibi zorlu bir deplasman öncesi alınan puan, bulunmaz nimet gibi. Ancak Beşiktaş’ın, Bursaspor ile yapacağı maç ilerleyen zaman için ne durumda olduğunun ilk ciddi testi durumunda.

Suni marka değeri…

3 Temmuz’dan itibaren şuursuzca dile getirilen marka değerinin altının ne kadar boş olduğu dün açıkça görüldü. Her iki yanda da yöneticilerin hatasından dolayı kimliğini kaybeden iki takım sahadaydı. Kurduğu kadro ile kendi rakiplerinin arasından kolayca sıyrılabilecek Ankaragücü, o kadronun yarısını kaybetmiş durumda. Takımın başında, sezon açılmasına günler kala gelen Ziya Doğan ve sahada aylardır parasını alamayıp, 28 gündür antrenman yapmayan bir takım. Süper Lig seviyesinde kesinlikle değil ve toparlanmaları çok zor.
Diğer yanda ise yöneticilerinin yürüttüğü politika nedeniyle boş tribünlere oynayan Beşiktaş. Sahada takım bir şekilde ilerlese de, Beşiktaş’ı Beşiktaş yapan tribünler bomboş. Aynı Ankaragücü gibi Beşiktaş’ta kimliğini kaybetmiş durumda. Ligin marka değerini kulüplerin kasasına giren paradan çok, sahadan ekrana yansıyanlar belirliyor. İngiltere Premier League’in, La Liga’nın, Ligue 1’in maçları sayısız ülkede yayınlanırken, Türkiye Spor Toto Ligi’nin maçlarının sınırları aşmaması bu durumun özetidir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder