Yıldızlar da kayar

Büyük kulüpler, her sezon başında milyonlarca euro ödeyerek kadrolarına yıldız isimler katarlar. Bu oyuncuları havaalanında binlerce taraftar karşılar ve tezahüratlar eşliğinde omuzlara alarak “hoş geldin” derler. Hem teknik heyetin hem de taraftarların kendisinden yüksek performans beklediği bazı yıldızlar, beklenileni veremedikleri zaman yine kendilerini havaalanında bulurlar. Fakat bu sefer ortalık sessizdir. Bir kendileri vardır orada, bir de bavulları... 


Ricardinho: Brezilya’da sayısız başarılara imza atıp, Brezilya Milli Takım ile 2002 ve 2006 Dünya Kupaları’nda mücadele etmiş, “yıldız” mertebesine erişmiş bir futbolcuydu. Beşiktaş’ın, 10 numara arayışlarının çözümü olacağı, Türkiye’ye gelen en yetenekli oyuncu iddiaları manşetlere taşınmıştı. Ancak Türkiye’deki futbol yaşantısı, gelişi kadar sansasyonel olmadı. Kendisiyle aynı zamanda kadroya dahil olan Delgado ile beraber oynayamayabileceği tartışılırken, Ricardinho’nun tek başına da fazla oynayamadığına şahit olduk. Beşiktaş’ta toplamda 70 maça çıkan Ricardinho, sadece 13 gol atarak beklentileri boşa çıkartan yıldızlardan birisi oldu.

Kleberson: Atletico Paranaense takımı ile yıldızı parladıktan sonra, o dönemin Brezilya Milli Takım Teknik Direktörü Felipe Scolari’nin daveti ile 2002 Dünya Kupası kadrosunda yer alan Kleberson için sayısız övgülerde bulunuluyordu. Gösterdiği performans ile Alex Ferguson’nun radarına takılan Kleberson, Manu’ya imza attıktan sonra geçirdiği sakatlıklar nedeniyle istenileni pek veremedi.  Premier League’de 20 maça çıktıktan sonra Türkiye yollarına düşen Kleberson, 2,5 Milyon Sterlin’e Beşiktaş’a imza atıyordu. Beşiktaş forması ile çıktığı 45 maçtan akıllarda kalanı sadece Fenerbahçe maçı  ve o maçta attığı goldü... Beşiktaş’ta bekleneni veremeyen Kleberson, Flamengo’nun yolunu tuttu.

Tabata: Profesyonel kariyerine başladığı andan itibaren her sene bir takıma transfer gerçekleştirerek “istikrar abidesi” olan Tabata, Santos takımında gösterdiği performans ile Gaziantepspor’a transfer oldu. Gaziantepspor’da oynadığı  bir sene boyunca, 4 büyüklere karşı gösterdiği performans ve attığı 17 golle ülke futbol gündeminde yer alan Tabata, Beşiktaş’ın yüksek bedellerle Gaziantepspor’dan oyuncu alma alışkanlığının son halkasıydı. 8 Milyon Dolar’lık bonservisi ile olay yaratan Tabata, Beşiktaş’a geldiği günden itibaren bu bonservis bedelinin altında ezildi. Asla taraftarın beklentisini karşılayamayan Tabata, geçen sene Al-Rayyan takımına kiralık olarak gönderildi. Al-Rayyan takımı, Tabata’yı gösterdiği performans nedeniyle bu sene takımda tutma kararı aldı.


Fazlı Ulusal: Günümüzde yabancı kısıtlamasının getirdiği sıkıntılar yüzünden, Türk oyuncuların değerlerinin çok üstünde büyük kulüplere satılması alışılagelmiş bir olay durumunda. Fahiş rakamlarla transfer edilen yerli futbolculara dair bir hikaye de 2000-2001 sezonuna ait... Sezon başında Antalyaspor’dan, Beşiktaş’a transfer olan Fazlı Ulusal’ın transferi, maliyeti nedeniyle aylarca konuşulmuştu. Yüksek bir bonservis bedeli ile Beşiktaş’a gelen Fazlı, bir sezonda attığı toplam 7 golle herkesi hüsrana uğratıyordu. Kendisine ödenen yüksek bedellere karşılık, hiç para alınmadan Diyarbakırspor’a gönderilen Fazlı Ulusal, sırasıyla Antalyaspor, Büyükşehir Belediyespor, Ispartaspor, Küçükköyspor ve Erzurumspor’da oynadı.


Ayhan Akman: Beşiktaş’ın, Gaziantepspor’dan yüksek bedellere transfer yapma alışkanlığını kazanmasının ilk dönemine denk gelen futbolculardan birisi Ayhan Akman. 1998-1999 yılından John Benjamin Toschak’ın isteğiyle 8 Milyon 750 Bin Dolar karşılığında transfer olan Ayhan, Beşiktaş’ta 3 sezon geçirdi. Geçirdiği sakatlıklar nedeniyle belli bir süre sonra yedek kulübesinden çıkamayan Ayhan’nın, Beşiktaş kariyerini de kulubede yaptığı hareket bitirdi. Beşiktaş’ın, yenik götürdüğü bir maç esnasında kulübede gülmesi ve daha sonra havaalanında taraftarlar tarafından darp edilmesi sonucu kulüple yolları ayrıldı. Ahmet Yıldırım, Mehmet Aksu ve 500 bin dolar karşılığında Galatasaray’a giden Ayhan Akman, Beşiktaş’ın elinde patlayan oyuncular arasında en üst sıralarda yer alıyor.


Ailton: Beklentilerin çok fazla olduğu, havaalanında binlerce taraftarın karşıladığı, omuzlarda taşınan yıldız futbolcu olarak Türkiye’ye adım atan oyunculardan sadece biriydi Ailton. Bu sansasyon, Bundesliga’da ilk kez bir yabancı oyuncunun “ Yılın Futbolcusu” ödülünü aldığı, Werder Bremen ile şampiyonluk kazanan, Bundesliga gol kralı olan biri için normaldi. Ancak Türkiye’de ki kariyeri başladığı gibi sürmedi. İlk maçı olan Denizlispor karşısında golünü attıktan sonra tribünlerin “I Love You Ailton”  tezahüratını belki de o sezon sadece orada duyacaktı. Gördüğü kırmızı kart, kilolu yapısı, atamadığı goller Ailton hakkında konuşulan yegane şeylerdi.


Tarık Daşgün: Fenerbahçe de dahil, 4 büyüklerin peşinden uzun süre koştuğu bir transfer hikayesiydi. 1995'te Fenerbahçe'nin kaçırarak transfer ettiği, ancak İstanbul yaşamının eritip tükettiği Tarık, 1995 yılında yaklaşık 4 Milyon Dolar karşılığı Gençlerbirliği’ nden, Fenerbahçe’ye imza atmıştı. Yeteneği ve süratiyle dönemin gelecek vaat eden en iyi oyuncusu olan Tarık, Fenerbahçe’de dört teknik direktörle çalışmasına rağmen kendisine takımda yer bulamadı. Fenerbahçe’den gönderilirken tesislerde yapılan röportajda “Bir gün bu takıma geri döneceğim, bunu herkes görecek” dese bile, Fenerbahçe’nin yolunu bir daha hiç bulamamıştır.

Maldonado: Futbol yaşantısına ülkesinin Colo-Colo takımında başlayan Şilili futbolcu Maldonado, kariyerinin en parlak dönemlerini Brezilya’da yaşamıştır. Luxemburgo yönetiminde Santos ve Cruziero takımlarında, sahadaki 11’in en önemli oyuncuları arasında yer almıştır. Cruzerio’nun, efsane kadrosunun çoğu oyuncusunu kadrosunda barındıran Fenerbahçe, orta saha oyuncusuna ihtiyacı olduğu dönemde yine bu takıma yönelmiş ve Maldonado’yu büyük umutlarla takımına katmıştı. Ancak başarısız geçen bu dönemde, aynı şeyler Maldonado için de geçerliydi. Sadece 17 maçta görev alabilen Maldonado, büyük umutlarla transfer edilen ama bu beklentileri boşa çıkartan oyunculardandı.

Gökhan Ünal: Kayserispor’un Mehmet Topuz’la beraber en büyük yıldızıydı. Attığı gollerle dikkat çeken Gökhan, 2005-2006 yılında 25 kez fileleri havalandırarak Süper Lig’in gol kralı oluyordu. 2 sezon daha Kayserispor’da oynayan Gökhan Ünal, daha sonra Trabzonspor’a transfer oldu. Trabzonspor’da ki ilk senesinde 15 gol atarak başarılı bir performans gösteren Ünal, bir sonraki sezonun devre arasında, 3 Milyon 500 bin Avro ve Burak Yılmaz takasıyla Fenerbahçe’ye transfer oldu. Fenerbahçe formasıyla çıktığı maçlarda ise sadece 2 gol atabilen Gökhan, Fenerbahçe için büyük hayal kırıklığı yaratan oyunculardan birisi oldu.

Daniel Guiza: R. Mallorca’da attığı 24 golle, La Liga’nın gol kralı olan Daniel Guiza, ertesi sezon 14 Milyon Avro karşılığında Fenerbahçe’ye transfer oldu. “Gol Makinesi” olarak lanse edilen, attığı her gol sonrası ok işareti yapan Guiza, oklarını sadece Fenerbahçe takımının taraftarlarına atabildi. Fenerbahçe’de, ilk sezonuna kötü başlayan Güiza sezonun ilk yarısını 4 golle kapatmıştır. Sezonun sonuna doğru açılan İspanyol golcü, son 6 maçta 6 gol atarak herkesi umutlandırsa da, daha sonraki maçlarda bekleneni verememiştir.

Elano Blumer: Bir çok Brezilyalı futbolcu gibi Santos’ta parlayan oyunculardan olan Elano, Avrupa’ya Shaktar ile adım attı. Lucescu’nun öğrencisiyken, 71 maç Ukrayna temsilcisinin formasını giyen Elano, burada gösterdiği performans ile Man. City’nin yolunu tuttu. Burada geçirdiği başarılı 2 yıl sonunda, Galatasaray’a transfer olan Elano, bu transfer karşısında Man. City’e yaklaşık 7 Milyon Avro kazandırdı. Galatasaray forması altında 40 maça çıkan Elano, beklenen performansının çok altında kaldı ve çoğu zaman yedek kulübesinde oturdu. Beklenilen performansı gösteremeyen yıldız futbolcu, eski kulübü Santos’a 2.9 Milyon Dolar karşılığında transfer oldu.

Lincoln: Futbol hayatına Atletico Minerio takımında başlayan Lincoln, Avrupa futboluna Kaiserslautern takımına transferiyle adım attı. Burada oynadığı futbolla beğeni kazanınca, Almanya’nın başka bir takımı Schalke 04’e transfer oldu. Schalke’nin kazandığı şampiyonlukta büyük pay sahibi olan Lincoln, burada geçirdiği 3 yıl sonrasında Galatasaray’a imza attı. Galatasaray’da oynadığı iki yıl boyunca, disiplinsiz davranışı, sorumluluktan kaçması ve beklenilen seviyede performans gösterememesi Türkiye’de tepki topladı. Galatasaray’a 5 Milyon Avro’ya imza atan Lincoln, Türkiye macerası sonrası 2 Milyon Avro bedelle Palmerias kulübüne imza attı. 


Felipe: Hagi’nin gidişi sonrası aranan “10 numara” tabirli futbolcunun o olduğu, Hagi’nin yerini fazlasıyla dolduracağı söyleniyordu. İkinci Fatih Terim döneminin en önemli transferi olarak göze çarptı. Hazırlık kampında gösterdiği performans ile taraftarları daha da heyecanlandırdı. Ancak sezon başladıktan sonra herkesin heyecanı kursakta kaldı. Fatih Terim’den yediği kesikle beraber, sadece sahada değil takım içinde de fazla gözükmeyen Felipe, Türkiye’de sadece ismen yer almış oyunculardan oldu.

Frank De Boer: Ajax altyapısında başlayıp, A takımında devam eden, daha sonra Barcelona’da Avrupa’nın en üst seviyesine çıkan bir kariyere sahip olan Frank De Boer, Türkiye’ye geleceği açıklandığında spor camiası fazlasıyla heyecanlanmıştı. Kimsenin böyle bir kariyerden sonra, Galatasaray’da böyle bir performans göstermesini beklemediği Frank De Boer herkesi yanılttı. İkinci Fatih Terim dönemi gibi, soluk ve başarısız bir sezonda sonra sessizce Rangers’ın yolunu tuttu.

Marcelinho: 2006 yazında, Süper Lig’in tüm büyük takımları ile ismi geçerken bir anda Trabzonspor forması ile görüldü. Trabzonlular sevinç gösterileri yaparken, diğer takımların taraftarları da şaşkınlıkla olanlara anlam vermeye çalışıyorlardı. Hertha Berlin’e en iyi zamanlarını yaşatan Marcelinho, 2006-2007 sezonu başında Trabzonspor’a imza attı. Ancak düşlenenleri asla sergileyemedi. Trabzonspor’a gelip sorunlu ayrılan bir çok futbolcu arasına ismi yazıldı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder