Serencebey Gazetesi 54. Sayı

Son 3-5 yıldır şafak vakti operasyonlarına, hem de bu ülkede “dokunulamaz” denilen kurumlara, isimlere yapılan şafak operasyonlarına alışmıştık. Ne tuhaf! çok yakın bir geçmişte bu kurumlara ve bu kurumları yöneten kişilere “Kanun dışı faaliyetlere katıldıkları iddiasıyla” dokunulacağı söylense, söyleyene deli muamelesi yapardık. Şimdi ise bu konulardan “alıştık” diye bahsediyoruz.

Seçim meydanları ve kaşkollar

Türkiye’de şeffaflaşma ve demokratikleşme adına yapılan bunca operasyona alışmamıza rağmen 3 Temmuz 2011 sabahı bambaşka bir güne uyandık. Hem de hiç alışmamış olarak; büyük bir şaşkınlıkla... Gerçekten tuhaf; ülke yönetimine yıllarca tank, top, tüfek gücüyle gölgedarlık eden büyük güçlere yapılan operasyonlara değil de, adı bir oyun olan, bir spor olan futbol alemine yapılan operasyona çok şaşırdık. Demek ki, futbol dediğimiz olgu, bu ülkenin en büyük kurumlarından daha etkili. Demek ki yıllarca, ülkenin en büyük kurumlarına dokunulabileceğini ama futbola dokunulamayacağını düşünmüşüz. Futbolu yönetenler gözümüzde o kadar büyümüş. “Ne kadar güçlü olduklarını!” adeta zihnimize kazımışız... Aslında böyle düşünmekte haksız sayılmayız. Gittikleri illeri bırakın, ilçelerde dahi o yörenin futbol takımına ait kaşkolu boynuna dolayan siyasileri gözünüzün önüne getirin. Sade bir vatandaş olarak bizleri bırakın, ülkeyi yönetmeye aday siyasiler bile korkmuşlar futbol olgusundan, futbolu yönetenlerden ve futbol gerçeğinden...
Sadece boyunlarına kaşkol dolamakla kalmamışlar, her türlü yolu vermişler kulüplerin idarecilerine. Gözlerinin önünde olup bitene sessiz kalmışlar, hatta bazen bu işlere ortak olmuşlar... Hal böyle olunca futbolu yönetenler için her şey meşru hale gelmiş. Adeta kanunsuzluk onlar için kanun olmuş...

Bilinçli yürütülen bir politika

Bu bahsettiklerimiz son 30 yıldır süregelen bir durum. 12 Eylül Darbesi’nin ardından belki de bilinçli yürütülen bir politika... Düşünsenize, güçlü ve çok etkili bir futbol alemi, bu futbol aleminin çemberine girmiş milyonlar... Sosyal patlamanın da bir nevi kurtarıcısı bir durum. İnsanlar bu çembere dahil olarak bütün sinirlerini, streslerini, kızgınlıklarını burada boşaltacaklar. Burada kavga edip, usulca evlerinin yolunu tutacaklar ve haftanın kalan günlerinde o 1 günlük hadiseyi konuşacaklar. Diğer taraftan “devlet kendi kendini yönetmeye!” devam edecek... Herkes mutlu... Bu, işin çok farklı bir penceresi olmasına rağmen, futbolun geldiği noktayla çok ilişik bir durum.

Güçlüler hep mutluydu

30 yıldır siyasetten, devletten yüz bulan futbol dünyasının bütün unsurları bu işi alışkanlık haline getirdi ve kanunsuzluk adeta bu alem için kanun oldu... Gelinen noktada herkesin, hepimizin suçu var. Taraftar, yönetici, sporcu ya da medya olarak yıllarca kendi tarafımız lehine olan her kararı alkışladık, haksız da olsa görmezden geldik (Küçük bir azınlık bu konudan rahatsız oldu). Fakat işler aleyhimize döndüğünde feryadı figanı bastık. Kısacası hiç birimiz adil olamadık. “Rabbena, hep bana” dedik.

Yazımızla kesinlikle son vakaları meşrulaştımak amacında değiliz. Ama bir de iç sesimizi dinleyelim; “Masum değiliz hiç birimiz” demiyor mu? Bu alemde günahsız yokken, yıllarca herkesin yaptığı yanına kar kalırken, bir usulsüz transfer ayağına, 3 kartalımızı kimseye yedirmeyiz...

Dosya hakkındaki gizlilik kararı kalktıktan sonra, başta Başkan olmak üzere bir çok kişiye söyleyecek sözümüz var. Gizlilik kararından dolayı şimdilik susuyoruz. Dilimizin kemiği olmadığını bilenler bilir!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder