Beşiktaş 2-4 Fenerbahçe (Maç Yazısı)

Dün gece Beşiktaş için her şey farklı olabilirdi yada her şey olduğundan daha kötü olabilirdi.Seçeneklerden ikincisi hayata geçti, her şeyin farklı olabileceği bu kadar yakınken hemde. Sivok ve Bobo’nun kadroda olmadığını gördüğümde aslında herkesin aksine Bobo’nun olmayışı beni düşündürmüştü. Almedia’nın çıkmasında veya oyunun sıkışması sonucu ek olarak kim girebilir sorusuna pek cevap bulamamıştım. Sivok’un son zamanlarda ki performansının düşüşte olduğu gerçeği, biraz olsun anlaşılır kılıyordu benim açımdan bu tercihi.

Maç başladığında, oynanan oyun, Fenerbahçe’nin baskısı ve sağlıklı şekilde topu kontrol edemeyip, ileriye çıkamamamızın sebebi orta saha olunca işler daha ilginç bir hal alıyordu. Ernst- Necip- Guti orta sahası, hem savaşabilecek, hem de doğru şekilde ileriye çıkabilecek bir orta sahaydı. Biz bunu anlamaya çalışırken, Alex’in ortasıyla kalemize giren top daha maçın başında durumu 1-0 yapmıştı. Daha sonra Niang ve Dia’nın direkten dönen topu ile Fenerbahçe’nin maçı erkenden kopartabilme şansı vardı. Ekrem’in çaresizlik içinde yaptığı hareketlere göz yuman Cüneyt Çakır, Selçuk’un yaptıklarına göz yumarak dengeledi oyunu.

Dia’nın topu direkten döndükten sonra oyunda tersine dönmeye başladı. Quaresma ile yavaş yavaş etkili olunca, takım kendine geldi. Bunda arkaya yaslanan Fenerbahçe’ninde katkısı oldu. Kontratakta Guti’nin harika pasında, Ekrem kimsenin beklemediği bir gol attı. Beşiktaş’ın oyuna dahil olabilmesi için devrenin bitmeden atması gereken gol olmuştu. İkinci yarı başlamasıyla ilk yarıya benzer bir oyun sahada vardı, ancak Beşiktaş lehine gelişen şekliyle. Baskılar sonucu ceza sahasına yakın bölgelerde faul atışları kazanmak sonucu getirdi ve seken topta Toraman’nın şutu ağlarla buluştu ve Beşiktaş 2-1 öne geçti. Toraman’ın kapalı tribününe koşuşu, isyanı ve hırsı görülmeye değerdi. Eğer arada duvarlar olmasa seyircilerin ve Toraman’nın birbirlerine nasıl sarılabileceğini tahmin etmek mümkün.Bu dakikadan sonra her şey Beşiktaş’ın istediği gibiydi, Fenerbahçe önde top yapmaya çalışırken Necip’in içinde bulunduğu ataklarla yakalanan pozisyonlar hem Fenerbahçe’nin baskı kurmasını engelliyor, hem de Beşiktaş’ın temposunu yakalamasını sağlıyordu. En net pozisyon ise Almedia’nın yakaladığı pozisyondu bu dakikalar için. Toraman’nın verdiği ara pasında, topla çok iyi ilerleyen Almedia transferinden önce yapılan yorumları haklı çıkarttı ve Volkan’nı geçemedi. Bu dakikadan sonra, aynı Dia’nın direkten dönen şutu gibi oyun tersine döndü. Ancak oyunun kendi iç dinamikleri ile değil, Ferrari’nin kendi dinamikleriyle. Yaptığı sorumsuz hareketin bedelini Beşiktaş ödedi. Takım ayağa kalkmışken ve belki de kısa vadede bazı şeyleri rahatlatacak galibiyete emin adımlarla giderken, darbe en umulmadık yerden geldi. Kırmızı kart ve penaltı ile takım 10 kişi kalırken, skorda 2-2 oldu.

Kalan bölümde, Necip’in çıkması, Alex’i tek başına bıraktı orta sahada. O dakikaya kadar fazla bir şey yapmayan Alex, serbest kalmasıyla önce içeriye yaptığı koşuda, buluştuğu topa kafa vurarak takımını öne geçirdi, daha sonra Rüştü’yü çalımlayarak 4-2 yaptı. Bu noktada Alex değil, Schuster’in 10 kişi kaldıktan sonra yaptığı hamleydi önemli olan. Schuster defansı kalabalık tutarak oyunu dengede tutmayı denedi ancak orta sahada yaşayacağı boşluğu düşünemedi.

Cüneyt Çakır ise Avrupa’nın aksine, Türkiye’de vasat bir oyun yönettiğini bir kez daha gösterdi. Kararları Avrupa maçlarındakiler ile aynı değil. Bütün maç avantajları kullandırtmadı, kolay kart çıkartırken, Ekrem ve Selçuk’a kartı es geçti.

Beşiktaş için ayağa kalkabilmek adına önemliydi, bunu yapıyordu da ama Ferrari izin vermedi.Bundan sonra yapılması gereken Türkiye Kupası’nı almak ve seneye Avrupa’da yer almak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder