Uzun vadeli planlar


En ufak bir olumsuzlukta medyaya saldırıyoruz. Gelen antrenörlere, oyunculara edilen laflardan, onları bu ülkeden uzaklaştırdıklarından dem vuruyoruz. Peki taraftar olarak biz ne kadar farklıyız? Del Bosque kötüydü, Lucescu korkak, Rijkaard iş bilmez, Zico stajyer, Schuster kibirli… Onların Türkiye’ye gelmeden önce yaptıklarını anlatmaya gerek yok. Peki onlardan sonra takımlar ne yaptı? Galatasaray’ın durumu ortada, değişen tek şey antrenör koltuğunda oturan kişi. Beşiktaş, Lucescu sonrası ard arda şampiyonluklar kazanıp, Avrupa’da tekrar çeyrek final oynamadı. Hatta bu zamana kadar gruplardan bile çıkamadı, Ertuğrul Sağlam ile ilk turda elenmişliği bile var. Fenerbahçe, Zico sonrası dönemde şampiyon olamadı, Avrupa’da CL gruplarında ki en kötü performanslarından birini sergiledi, bu sene her iki kupada da eleme turlarında elendi. Hatırlarsanız Fenerbahçe Zico döneminde, CL’ de çeyrek final görmüştü.
Sabredebilmek, bugün kaybedilecek olanların gelecek senelere uzun vadeli kazanımlar olacağını bilmek, buna göre hareket etmek gerek. Bugün Schuster’in sorgulanmasında, tamda bu ince çizginin üstünde duruyoruz. Bugün herkes Barcelona’nın durumundan bahsediyor. Cruyff ile başlayan bir futbol felsefesi, uzun yıllar bu düşüncede yönetilen altyapı, altyapıdan çıkan oyuncular ve son yedi senede sadece iki teknik direktör; Rijkaard ve Guardiola! Beşiktaş’ın son 7 sene içerisinde değiştirdiği antrenör sayısı, geçen yılların sayısı ile aynı. Takıma dahil olan ve ayrılan oyunculardan bahsetmiyorum bile. Eğer başarılı olunacaksa ve bu başarıyı sağlayacak kadro yapısı yeniden inşa edilecekse, başarıya bakılmadan sabredilmeli. Bunun en yakın örneği, dün Roma’da 3-2’lik galibiyet ile şu an Şampiyonlar Ligi’nin en başarılı takımı durumunda olan Shaktar Donetsk. Son 7 senedir Lucescu ile çalışıyorlar, Lucescu her sene takımına yeni oyuncular katarak şu anki kadroyu inşa etti. Her sene bir eksik tuğlayı yerine koydu. İlk önce kendi liginde başarı elde ederek başladı. 4 şampiyonluk ve 2 ikincilik kazandı. Daha sonra Avrupa’da istikrarlı bir şekilde devam etti. Kimse ilk senesinde UEFA hedefi koymadı ama sabırla kurduğu takım, Saraçoğlu’nda Werder Bremen’i yenerek UEFA şampiyonu oldu. Tekrar söylüyorum, tamamen kendi oluşturduğu kadroyla. O kadro Barcelona’ya uzatmalarda Süper Kupa’yı kaybetti. Bu sene ise 15 puanla Ş. Ligi’nde grup birincisi olarak gruptan çıktı ve büyük ihtimal bir sonraki turada ismini yazdırdı.
Dün izlediğimiz harika Arsenal- Barcelona maçında Arsenal’in high-line oyunu ile kazandığını gördüğümüzde Arsenal’in nasıl büyük bir iş yaptığının farkına vardık. Barcelona daha önce bir çok takıma yenilmiş dahi olsa, kimse Arsenal’in otaya koyduğu futbolla gerçekleştiremedi bunu. Bu şekilde oynayarak kazanmak isteyen en son takımın Real Madrid olduğunu hatırlatmak gerek herhalde. Arsene Wenger ile uzun yıllardır beraberliği sürdüren Arsenal, kimi zaman harika futbolla Avrupa’nın tepesine yerleşsede, daha sonra birkaç sezon durumu idare eder konuma geçiyor. Ligde belli seviyelerin altına düşmeden, Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final görerek. Arsene Wenger bu sezonlarda ise takımını kurmaya başlıyor yavaş yavaş. Genç yetenekli oyuncuları katarak bir takım oluşturuyor ve sistemi ezberletiyor. İki yıl sonra Barcelona’nın tahtına oturmuş bir Arsenal kimi şaşırtabilir ki?

Tüm bunları göz önüne aldığınızda, sabırlı olmanın, insanlara doğru şansı tanımanın başarının en büyük etkenlerinden biri olduğu açık. Schuster ile geçirilecek 3 sezonda, doğru kadro yapılanması, bu yapılanmaya ait olan oyuncuların sisteme oturması ve birbirini ezberleyen takım ile gayet başarı yakalanabilir. Ama bu süreçte basının gazına gelmeden, geçmişten ders alarak takıma destek olacak, yönetimi ‘’ öz evlat’’ hamlesine maruz bırakmayacak şekilde takımına destek olacak bizlere ihtiyaç var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder