Deron Williams transferi, Türk oyuncu rotasyonunun sıfıra yakın olması, eldeki oyuncuların kaybı, sponsor sorunu, takımın Ağustos ayında kurulması… Bütün bunları açık açık görürken, herkesi uyarmaya çalıştığımız bir ortamda “Nankör” ilan edildik. Demirören’nin fedakarlığını, yıldızlarla dolu kadroya sahip olduğumuzu, Dünya’nın bizi konuştuğunu söylediler. Ancak bizim söylediklerimiz onlara göre safsata idi. Dün yaşananlarda sonra ne kadar haklı korkulara sahip olduğumuzu, acı olsa da öğrenmiş olduk.
Beşiktaş dün sadece bir maç kaybetmedi. Her takım benzer şekilde sonuçlar alabilir. Dünya’da dün geceki maçın milyon tane benzerini bulabilirsiniz. Ancak Beşiktaş dün tam anlamıyla beyaz bayrağı çekti. Beşiktaş için bu sene son fırsattı her şeyi yola koyulabilmek açısından. Ancak yaşanan sıkıntılar, sorumsuzlukla birleşince bataklığın dibine doğru yol almaya başladık. Dün ise en büyük adımı da atmış olduk. Beşiktaş Basketbol Şubesi artık yamanarak kapatılacak çatlaklara sahip değil. Beşiktaş için en baştan bazı şeylerin yapılması lazım, en temelinden başlayarak.
Basketbol planlamanın en kusursuz şekilde yapılması gerektiği bir spor dalı belki de. Taşları yerine doğru oturtmanın dışında, devamlı olması içinde altını sağlam bir şekilde doldurmanız gerekli. Bunun ne kadar doğru olduğunu da 2 yıl içinde Galatasaray ve Beşiktaş’ın geldikleri noktaları birbirleri ile kıyaslamak yetecektir. Sadece basit bir gözlem bile her şeyi anlatmaya yeterli.
Galatasaray, az bütçe ile maksimum verim almaya çalıştıkları bir kadro kurdu. Asla büyük başarılar ile kendi taraftarlarını kandırmadılar. Takımın başına ise disiplinli, sistemli Oktay Mahmuti’yi getirdiler. Galatasaray, sezon içinde takım olarak büyüdü. Her galibiyette onlara inanlar arttı ve sonucu Abdi İpekçi’de oynanan final karşılaşmalarında gördük.
Euroleague’e katılım hakkını elde etmiş Galatasaray, büyük paralar harcayarak, yıldız isimleri kadrolarına katabilirlerdi. Ancak onlar sistem içine oturabilecek, Avrupa basketbolunun iyi isimlerini kadroya dahil etmeyi tercih etti. Karşıyaka’dan Furkan Aldemir, Avrupa ve NBA’in önemli isimlerinden Songalia ve Barcelona’dan Lakoviç. Hiç biri D_Will kadar star, kariyerli değil. Ancak ne yazık ki, basketbol sadece yıldızlar ile oynanmıyor. Tıpkı futbolunda sadece yıldızlar ile oynanmadığı gibi. Bugün baktığınızda Galatasaray’ın transferinin en pahalısı Lakoviç, bedeli 1 Milyon Dolar. Beşiktaş ise 3,5 Milyon Dolar’a Deron Williams’ı kadrosuna katmış. Galatasaray hiç küçümsenmeyecek rakipler ile oynadığı 3 maç sonrasında Euroleague katılma hakkı elde ederken, Beşiktaş Dexia Mons karşısında elendi. D-Will Ocak ayında takımı terk edecek olmasına rağmen Beşiktaş kadroyu onun üzerine kurdu, Lakoviç belki seneye de takımda kalacak ve en önemli parça olacak. Buna karşın Beşiktaş, lokavt sonrası gideceklerin yerine Ocak ayından itibaren oyuncu bulmaya çalışacak. Yeni oyuncular, yeni sistem ve belki de yeni coach arayışına girecek. Galatasaray’ın mevcut kadrosunu koruyup, sadece birkaç takviye ile Euroleague’te bir üst turu arayabilecek fırsatı olacak. Ve en önemlisi Galatasaray seneye Euroleague’de yer bulacakken, Beşiktaş EuroCup’a bile giremeyecek.
Bir organizasyonu yönetmek, takım oluşturmak başarıya gitmek için para en önemli etkendir. Ancak bir spor organizasyonu yönetmek için akıl ve zekada gereklidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder