Sporda Şiddet Yasası soru işaretleriyle dolu


Son aylarda Beşiktaş-Bursaspor ve Galatasaray-Fenerbahçe U-17 futbol maçında çıkan olaylar ile birlikte gündeme oturan “Sporda Şiddet Yasası “ Bakanlar Kurulu’ndan geçip, TBMM’ye sunuldu. Ancak hazırlanan yeni yasa,  mevcut sorunları çözebilmenin yanında, kendi sorunlarını da fazlasıyla üretebilecek potansiyele sahip duruyor.

Şiddetin Tanımı Yapılmalı
Mevcut yasanın ve taslak olarak hazırlanmış olan yeni yasanın en temel sorunu, “Sporda Şiddet” kavramının doğru anlaşılamaması ve anlatılamamasıdır. Eğer bu tanım gerçekten yapılırsa hazırlanan yasada oluşturulacak maddeler, temel sorunlara çözüm niteliğinde olur, hem de mevcut yasadaki eksiklikler ufak rötuşlar ile giderilebilir. Herhangi bir mekanda, bir kişinin bıçaklanmasıyla sona eren bir olayda, bıçakla yaralama eyleminde bulunmuş kişinin, hangi yasalar dahilinde yargılanacağı çok açıkken, spor müsabakasının yapıldığı alanın dışında gelişen olayları, spora dair şiddet olarak algılamak yanlışların temelini oluşturuyor. Sporun olmadığı alanlarda gelişen Beşiktaş-Bursaspor maçında olan olaylar ile Galatasaray-Fenerbahçe U17 maçındaki saha içi olayları aynı yasa ile değerlendirmek, mevcut şiddetin sürüp gitmesini sağlamaktan başka çare getirmez. İlk önce spora müdahale eden, sporu, sporcuyu ve izleyenleri doğrudan etkileyenlerin, bu yasa kapsamına alınması gerekmektedir.
Ancak hazırlanan maddeler incelendiğinde, temel sorunlar yerine toplulukları kapsayan, saha içi olayların ele alınmadığı, mevcut yasanın cezalarının arttırılmış hali olduğu ortadadır.

Seyirci sayısı düşer
Taslak halinde Bakanlar Kurulu’ndan geçip, TBMM’ye sunulan yasa tasarısını detaylı olarak incelediğinizde, şiddeti önlemek yerine göz boyama, yüksek sesle düşünmeye başlayan medyaya karşı bir şeyler sunma gösterisi olduğu anlaşılıyor. Yaptırımlar, olay çıkartan kişiler yerine taraftar kitlelerinin hepsini kapsayacak şekilde tasarlanmış. Bunlardan birincisi; Seyirciler artık üzerinde TC kimlik numarası olan elektronik ortamda üretilmiş biletlerle maça girebilecek. Bu uygulama ise insanları tribünlerden, spor müsabakalarından fazlasıyla uzaklaştırabilecek bir uygulama. Özellikle Türkiye’deki spor seyircisi göz önüne alındığında, anlık hareket eden bir kitle ile karşılaşırsınız. Artık insanların, stat yakınlarında gezerken yada  o gün maç olduğunu öğrendiklerinde maça gitmeyi istemeleri yeterli değil, yanınızda bir TC kimlik numarası ve fotoğrafınızın olduğu bir kartınız olması gerekiyor. Örneğin, bu kartın hangi yaş aralığı kapsadığı açıklanmamış. Yani dört kişilik bir aileye sahip kişi, eşini ve çocuklarını alıp maça gitmek istediğinde, çocuklarına da kart çıkartmak zorunda mı? Bu kartlar için alınacak herhangi bir işlem ücreti, asgari geçinme ile hayatlarını sürdüren kişileri spordan iyice uzaklaştırmaz mı? Olay çıkaranların daha kolay tespit edileceğini sağlaması düşünülen bu uygulama, çocuklar için geçerli olduğunda, çocuklara da mı potansiyel suçlu olarak bakılmaktadır?
Cezalarda dengesizlik var
Mevcut yasa tasarısı incelendiğinde, verilecek cezalar konusunda dengesizlik mevcut. Ceza sınırları belirlenirken hangi koşulların ve kriterlerin esas alındığı belli değil. Örneğin; Koro halinde küfürlü tezahüratta bulunanlar 3 yıla kadar hapis cezası alabilecekken, ırkçı, etnik aleyhte söylemde bulunanlar 1 yıl hapis alacaklar. Her iki maddede incelendiğinde, yasa tasarısını oluşturan kişiler için küfür, ırkçı söylemden daha fazla suç teşkil ediyor. Yine aynı şekilde, sahaya atlayan kişiye 1 yıl hapis cezası verilirken, alkollü stada giriş 3 yıl hapis ile cezalandırılıyor. Bugün herhangi bir kamu kuruluşuna gittiğinizde, etrafınıza saldırıda bulunmadığınız sürece alkollü olsanız dahi işlem yaptırabildiğiniz bir ülkede, sahaya atlayan kişinin sahada bulunan herkesin canına kast edebilecek ihtimali varken 1 yıl hapis, sadece tribüne alkollü giriş yapmanın cezası ise 3 yıl hapis olarak veriliyor.
Eleştirme hakkı verilmiyor
Yasada ki bir diğer ilginç maddelerden birisi, güvenlik ve düzeni bozan konuşmalar yapan, müsabaka taraflarını, görevlileri, kulüp veya federasyon yöneticilerini rencide edecek ya da bu kişilere husumet duyulmasına neden olabilecek şekilde basın ve yayın yoluyla açıklamada bulunanlara 250 bin TL’ye kadar para cezası alması ve kulüp yöneticilerini ya da rakip takımı “küçümseyen, tahrik eden” ya da “düzensizliğe teşvik eden” pankartlara gerektiğinde el koyması ve bunları açanlar hakkında hukuki işlem başlatılması. Açıkça belirtilen şudur ki; medya organlarında artık kötü şeyler eleştirilemeyecek, kulüp taraftarları kendi kulüplerini kötü yöneten başkanlarına, yanlış uygulamalar yapan federasyona ya da sahada oynayan takımları katleden hakemlere tepki veremeyecek. Böylece eleştirel durumun önü kapanacak, eleştiri olmadığı sürece her şey yolundaymış gibi gösterilecek.
Uygulanabilirliği düşündürücü
Yasa tasarısında yer alan maddeler, çözüm getirdiğine dair duygular yaratmak yerine uygulanacağına dair kafalarda soru işaretleri oluşturuyor. Spor müsabakalarında belki de en çok şikayetçi olunan küfür hadisesinin, 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılması soru işareti içeren bir diğer madde. Her hangi bir statta ya da spor salonunda edilecek toplu halde küfürün, cezalılarının belirlenmesinde izlenecek yol belli değil. 30 bin kişinin cezalandırılması nasıl gerçekleşecek veya küfür etmeyenlerin nasıl ayırt edilebileceğinin cevabı bulunmamakta.
Yasa, sorunları temelden çözmek için değil
Çıkartılan yasa, “Sporda Şiddet Yasası” olarak lanse edilse de, aslında sadece belli spor alanlarına uygulama yapılabilecek yasa olarak göze çarpıyor. Bahsedilen elektronik kart ve bu kartın üzerinden yaptırılacak olan uygulamalar, sadece Spor Toto Süper Lig, Bank Asya 1.Lig ve basketbol, voleybol gibi sporların 1. Liglerini kapsıyor. Buradan anlaşılacağı gibi sadece göz önünde bulunan durumlarda yaptırımlar uygulanması, yasanın temel çözümler yerine anlık ve görsel olarak çözümler getireceğinin bir başka kanıtı. Oysa ki, bir çok zaman alt liglerde çıkan kavgalara, olaylara televizyonların haber bültenlerinde, gazetelerin sayfalarında rastlıyoruz.
Açıkçası bu yasa, sorunun temelinde yer alan kişiler yerine bütün spor topluluğunun üzerinde baskı kuran, spora olan ilgiyi arttırması yerine insanları spor müsabakalarından uzaklaştıran, taraftara belli kalıplara sıkışmış şekilde maç izlettirecek bir düzenleme... Böylelikle taraftarlar, Sir Alex Ferguson’un zaman zaman cenaze evindeki insanlara benzettiği ve daha 40. dakikada sandviç almaya gittiğinden şikayet ettiği insanlar gibi olmaya zorlanıyor.

2 yorum:

Basak dedi ki...

peki niye kimsenin sesi çıkmıyor? Tribünü bu denli ilgilendiren bir konuda niye kimse bişi yapmıyor bunu düşünmek lazım bence, ve artık bi yerlerden tepkiye başlamak lazım

mvp dedi ki...

İnsanlara medya ve yetkili kurumlar tarafında bazı şeyler empoze edildikce bu böyle olacak. Bursaspor maçında çıkan olayların saatlerce sosyolojik açıklamalarını yapanlar, Karabük maçında yaşananları irdelemeli

Yorum Gönder